güncel

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü Anma Etkinlikleri kapsamında video konferans yoluyla düzenlenen ve Doç. Dr. Emine Dingeç’in konuşmacı olduğu Demokrasi ve Milli Birlik Konferansı düzenledi.

DPÜ Fen Edebiyat Fakültesi tarafından Demokrasi ve Milli Birlik Konferansı düzenlendi.

Video konferans yoluyla gerçekleştirilen konferansa konuşmacı olarak katılan Fen Edebiyat Fakültemizin Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Emine Dingeç Türkiye’de daha önce yaşanan darbelerden söz ederek şunları söyledi:

Cumhuriyet’in ilanından sonra da ordu birçok kez yönetime el koydu. 1950 yılında Demokrat Parti seçimleri kazandı. Ülkeyi bir süre yönetti. Ancak ülkenin diktatörce yönetildiği, Anayasa’nın ihlal edildiği ve kardeş kavgasına sebebiyet verdiği gerekçesiyle Milli Birlik Kurulu tarafından 27 Mayıs 1960 yılında yönetime el konuldu. 1950 yılından sonra neredeyse her on yılda bir darbe oldu.

1969 yılından itibaren bütün dünyada gençlerin yönetimde değişim talepleri oluşmaya başladı. Türkiye’de de bu amaçla gençler sokaklara döküldü. Siyasal bölünmeler ve artan çatışmalar sonucunda mevcut hükümet istifa ederek yerine askeri destekli bir hükümet kuruldu.

“1980 DARBESİ SİYASİ HAYATI KÖKTEN DEĞİŞTİRDİ”

12 Mart 1971 muhtırası ile ülke yönetilmeye başlandı. Yönetim dolaylı olarak Türk Silahlı Kuvvetlerine geçti. Radyodan okunan muhtırada “Meclis ve hükümetin süregelen tutum görüş ve icraatları sonucunda yurdun anarşi ve huzursuzluk içine sokulduğu, ülkenin geleceğinin ağır bir tehlike içerisine düşürüldüğü, mevcut anarşik durumun düzeltilmemesi halinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin idareyi eline alacağı belirtildi. 12 Eylül 1980’de ise Türkiye’de mevcut tüm siyasi yaşam kökten değişti. Milli Güvenlik Kurulu hiyerarşik bir cunta ile yönetime el koydu. 

1990’lı yıllarda Refah Partisi ve onun temsil ettiği siyasi akımın yükselişe geçmesi ordunun ve vesayet gruplarının laiklik kaygısı ile hareketine neden oldu. 28 Şubat 1997’de ordu doğrudan yönetime el koymamakla birlikte postmodern darbe yaşandı. Özellikle eğitim alanında laiklik adına yeni kararlar alındı.

“E-MUHTIRA İLE SİYASETİ DÜZENLEME ÇABASI SONUÇSUZ KALDI”

2007 yılında cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Genelkurmay Başkanı bir e-muhtıra yayınlayarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin cumhurbaşkanın cumhuriyete sözde değil özde bağlı olmasını telkin etti. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu tür tartışmalarda taraftar olduğunu ve laikliğin savunucu olduğunu belirtti. Ancak Genelkurmay Başkanı’nın siyaseti düzenleme çabası sonuçsuz kaldı ve Abdullah Gül cumhurbaşkanı seçildi.

15 Temmuz 2016’da ise devletimiz terör örgütünün hain planlarına hedef oldu. Ülkemiz içten işgal edildi. Bürokrasi, yargı, polis, banka, iş dünyası ve medya terör örgütünün eline geçti. Birliğimiz, bütünlüğümüz, demokrasi ve anayasal düzenimiz tehlike altına girdi. Bu planlar Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde yabancı güçlerin himayesindeki iş birlikçilere karşı tek yürek, tek bilek olan milletimiz tarafından geri püskürtüldü. Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi milli birlik ve beraberlik ruhuyla hareket edildi. Bir kez daha millet devletine yapılacak her türlü tehlikeye karşı siper olacağını gösterdi. 251 vatan evladı şehit, binlercesi gazi oldu. 15 Temmuz darbeleri bertaraf etmenin zaferidir. Demokrasinin zaferidir. Milli iradenin zaferidir. Hukuk devleti kalma arzusunun zaferidir. 15 Temmuz artık demokrasi ve milli birliğin sembolüdür. 

Atatürk’ün de dediği gibi “Bir yurdun en değerli varlığı, yurttaşlar arasında ulusal birlik, iyi geçinme ve çalışkanlık duygu ve yeteneklerinin olgunluğudur. Ulus varlığını ve yurt erginliğini korumak için bütün yurttaşların canını ve her şeyini ortaya koymaya karar vermiş olmaları bir ulusun en yenilmez silahı ve korunma aracıdır”.

Dingeç sözlerini “Bu ülke evlatları her dönemde ulus varlığını ve yurdunu korumasını bilmiştir. Bugün vatana, demokrasiye sahip çıkmanın onurunu yaşarken 15 Temmuz şehitlerini rahmetle, gazilerini minnetle anıyoruz” ifadeleriyle tamamladı.