DPÜ’de Vefatının 600. Yılında Süleyman Çelebi ve Mevlit Programı

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü tarafından düzenlenen moderatörlüğünü Rektörümüz Prof. Dr. Kazım Uysal’ın yaptığı, Prof. Dr. Tuncay Bülbül ve Doç. Dr. Ahmet Uslu’nun konuşmacı olarak katıldıkları Vefatının 600. Yılında Süleyman Çelebi ve Mevlit Programı gerçekleştirildi.

DPÜ'de Vefatının 600. Yılında Süleyman Çelebi ve Mevlit Programı düzenlendi.

FEF Germiyanoğlu Yakup Bey Salonu'nda düzenlenen törene Rektörümüz Prof. Dr. Kâzım Uysal, FEF Dekanımız Prof. Dr. Rahmi Kasımoğulları, Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tuncay Bülbül, DPÜ TÖMER Müdürü Doç. Dr. Ahmet Uslu, Ayasofya Camii İmam Hatibi Hafız Ferrruh Muştuer ve davetliler katıldı.

Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ile DPÜ TÖMER tarafından ortaklaşa düzenlenen Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünün (UNESCO) anma ve kutlama yıl dönümleri programına aldığı Süleyman Çelebi için Vefatının 600. Yılında Süleyman Çelebi ve Mevlit Programı etkinliği gerçekleştirildi.

PROF. DR. UYSAL: SÜLEYMAN ÇELEBİ PEYGAMBERİMİZİ ÇOK İYİ ANLAYAN BİR ŞİİR YAZMIŞ

Peygamber sevgisi ve peygambere olan ihtiyaç temalı konuşma yapan programın moderatörü Rektörümüz Prof. Dr. Kâzım Uysal, şunları söyledi:

Süleyman Çelebi vefatının 600. yılında üniversitemizde anılmakta. Onun yazmış olduğu mevlidi anlamaya çalışmaktan son derece memnun olduğumu belirtmek istiyorum.

İçinde yaşadığımız sistem bize gösteriyor ki sonsuz irade, güç, kudret, ilim sahibi bir yaratıcı var. Çünkü eser yaratıcının varlığını ve her an iş başında olduğunu gösteriyor. Yaratıcı içimizden birini seçmiş, ta ki kendini bize tanıtsın. İşte bütün insanlık âlemi içerisinde aleyhissalatü vesselam Rabbimizin seçtiği kul. Onun elçisi. Bize hayatın manasını tanıtıyor. Allah içimizden en çok onu sevmiş ve onu kendime muhatap etmiş. Bize elçi etmiş. Süleyman Çelebi hazretleri peygamberimizi çok iyi anlayan, anlatan bir şiir yazmış. Bazı büyük insanlara methiyeler var. Peygamberimiz ne kadar övülse azdır. Çünkü bu varlık âleminin yaratılma sebebi odur. Bunu en iyi Süleyman Çelebi hazretleri anlamış ki en iyi şiiri o yazmış. Peygamberimizin hayatını, doğumunu, en iyi tasviri o anlatmış. Ondan dolayı sadece ülkemizde değil çok geniş coğrafyalarda mevlit geleneği en azından 600 yıldır var ve biz Süleyman Çelebi Hazretleri’nin yazmış olduğu mevlitle Peygamberimiz Aleyhisselam’ı anarız, onu yâd ederiz, salavat getiririz ve özellikle vefatlarda Müslümanlar bir araya geldiğinde çok kabul gören, çok güzel bir adet olmuş. Ben dergide yayınlanan, Peygamberimizin önemini anlamak için kendi yazmış olduğum bir yazıyı paylaşmak istiyorum:

Ya Resulallah sen gelmeseydin tanıyamayacaktık Rabbimizi. Tabiatı, tesadüfün eseri bilecektik kendimizi. Tıpkı seni bilmeyenlerin yaptığı gibi hayvanlar âleminde arayacaktık atamızı. Bazen maymun bazen de ayıya bağlayacaktık ceddimizi. Ya Resul Allah sen öğrettin Allah’ın mahlûku, yeryüzünün halifesi, mahlûkatın efendisi olduğumuzu. Senden duyduk Hz. Âdem’e uzanan ceddimizi, meleklerinde üstünde olan derecemizi. İyi ki geldin Ya Resulallah.

Sen gelmeseydin bilemeyecektik Dünya’mızın ve gök cisimlerinin mahiyetini. Şu feza boşluğunda başıboş gezen serseri cisimler zannedecektik onları. Anlayamayacaktık Güneş ve Ay’ın vazifeli olduklarını. Belki çarpışırlar diye korkacak dehşetle seyredecektik onları. Ya Resulallah sen öğrettin bütün onların muti, itaatkâr, musahhar, memur olduklarını. Sen anlattın dünyamızın bizim için hazırlanan bir gemi, güneşin bir lamba ve soba, Ay’ın da bir kandil olduğunu. Sen giderdin vahşetimizi, korkularımızı, kardeş ettin bütün gezegen ve yıldızları. Sevdirdin gecelerde semaya bakmayı. İyi ki geldin Ya Resulallah.

Sen gelmeseydin bilemeyecektik nereden geldiğimizi ve nereye gideceğimizi. Anlayamayacaktık ne yapacağımızı, vazifemizin ne olduğunu. Hayat bir çarpışmaktır deyip, haklı görecektik zalimi. Seni tanımayanların yaptıkları gibi ateşe verecektik insanlık âlemini. Ya Resulallah sen öğrettin ezelden gelip ebede gittiğimizi, bu dünyada aziz bir yolcu olduğumuzu. Derslerinle anladık Rab’bimizi anlamak için geldiğimizi. Vazifemizin kulluk olduğunu. Sen ders verdin hayatın çarpışma olmadığını, güçsüzün korunup rızkının verildiğini. Sen anlattın güçlünün değil haklının güçlü olması gerektiğini. İyi ki geldin Ya Resulallah.

Sen gelmeseydin sevemeyecektik çiçeği, böceği, var olan her şeyi. Okuyamayacaktık onlarda anlatılmak istenen manalı yazıları. Verilmek istenen anlamlı mesajları. Anlayamayacaktık baharın, yazın ve diğer mevsimlerin gelmesindeki hikmetleri. Ya Resulallah sen öğrettin çiçeğin manzum bir kaside, böceğin manalı bir mektup olduğunu. Derslerinle anladık her şeyin Rabbimizi tanıttığını. İsim ve sıfatlarını okuttuğunu. Sen müjdeledin ölmeleri ile yok olmadıklarını. Manalarını ifade edip görevlerini yaptıklarını. Sen anlattın baharın sergi yeri, yazın da erzak vagonu olduğunu. İyi ki geldin Ya Resulallah.

Sen gelmeseydin ölümü idam ve ebedi ayrılık bilecektik. Ölen tüm sevdiklerimizle hiç görüşmeyeceğimiz zannedecektik. Her canlıyı idamını bekleyen bir mahkûm, eceli, hastalık ve musibetleri de birer cellat görecektik. Ölümden korkacak ismini bile duymak istemeyecektik. Düşünmemek için sarhoş olup, aklı iptal edip, hayvana benzeyecektik. Ya Resulallah sen öğrettin, ölümün terhis, ölümden sonrasının gerçek saadet olduğunu. Senden duyduk ölen sevdiklerimizin esas yurdumuza gittiğini, orada bizi beklediğini. Sen ders verdin hastalıkların, musibetlerin ilahi bir ikaz ve günahlara kefaret olduğunu. Seninle keşfettik aklın azap aleti değil hazineler keşfeden bir anahtar olduğunu. İyi ki geldin Ya Resulallah.

Sen gelmeseydin şefkatli bir ana zannedecektik sağır, kör tabiatı. Sebeplerden bilecektik bütün yapılan ikram ve ihsanı, yolda bulmuş gibi hırsızcasına gasp edip, hayvancasına yutacaktık nimetleri. Tesadüflerle oluştuğunu kendiliğinden geliştiğini bilecektik bize verilen akıl, göz, kulak, el ayak gibi uzuvları. Nankörlüğün en büyüğünü yapıp unutacaktık asıl nimet vereni. İkram ihsan edeni. Ya Resulallah sen öğrettin topraktan çıkarılan hububatın, ağaçlara takılan meyvelerin ilahi ikram, ihsan olduğunu. Toprağın ve ağacın tablacılık yaptığını. Sen anlattın asıl şükür ve teşekkürün gerçek mal sahibine yapılması gerektiğini. Nimetlerin asıl fiyatının zikir, şükür, fikir olduğunu. Derslerinle anladık bize verilen akıl, dil, kulak, göz gibi cihazatın ilahi hasebeleri tatmak, tecelli eden esmayı okuyup manalarını anlamak ve Rab’bimizi tanımak için verildiğini. İyi ki geldin Ya Resulallah.

Sen gelmeseydin tadamayacaktık gerçek sevgiyi, bilemeyecektik hakiki saadeti. Nefis hesabına sevdiğimizden anlayamayacaktık büyüğe saygı, küçüğe sevgi, anne babaya itaat, dosta fedakârlık, eşe sadakat gibi ulvi duyguları. Bilemeyecektik Allah’ı hoşnut eden davranışları. Toplumu düzenleyen kuralları. Ya Resulallah sen tattırdın elemsiz lezzeti, kedersiz sevinci, dünyadaki saadeti. Senden öğrendik çocuğun hediye, eşin ebedi arkadaş, dostun ebedi yoldaş oluğunu. Senin derslerinle bildik anne baba hukukunun büyüklüğünü, öf bile denmeyeceğini. Sen anlattın Rabbimizin razı olduğu davranışları, hayatı düzenleyen esasları. Sen öğrettin daha dünyada iken cenneti yaşamayı.

İyi ki geldin Ya Resulallah.

Prof. Dr. Uysal, sözlerini "Merhum Süleyman Çelebi o gelmese her şeyin ne kadar boş anlamsız olduğunu bildiği için, onu çok sevdiği için en güzel şiiri o yazmış" diyerek tamamladı.

Rektörümüzün konuşmasının ardından Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tuncay Bülbül, Mevlid'in Türk Edebiyatına Etkileri ve Değeri konulu, daha sonra konuşan DPÜ TÖMER Müdürü Doç. Dr. Ahmet Uslu ise mevlid geleneğinin Cumhuriyet Dönemine etkilerini içeren bir konuşma yaptı.

Konuşmaların ardından Herdem Ney Türk Müziği topluluğunun seslendirdiği ilahiler ve sonrasında Hafız Adem Karabey tarafından Mevlit bahrini okundu.

Program Ayasofya Camii İmam Hatibi Hafız Ferrruh Muştuer'in Kuran-ı Kerim tileveti ile sona erdi.

Haberi Paylaş

Basın Yayın Halkla İlişkiler - 20 Mayıs 2022, Cuma / 967 defa okundu.

Etiketler : dpü, kütahya,

Bu Kategorideki Diğer Haberler