2016 UNESCO Ahmet Yesevi Yılı Paneli

Üniversitemiz Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı Türkiyat Araştırmaları Topluluğu tarafından, Panel Başkanlığını Prof. Dr. Bilal Aktan’ın yaptığı, konuşmacı olarak Prof. Dr. Sönmez Kutlu, Yrd. Doç. Dr. Halil Adıyaman ve Yrd. Doç. Dr. Kadir Güler‘in katıldığı 2016 Unesco Ahmet Yesevi Yılı Paneli gerçekleştirildi. Panelistler dinleyicilere Ahmet Yesevi hakkında önemli bilgiler aktardı.

Panel Başkanı Prof. Dr. Bilal Aktan şunları söyledi: “1993 yılında doğumunun 900. yılını andığımız Pir-i Türkistan, Hz. Türkistan namıyla bilinen Hoca Ahmet Yesevi’nin bu yılda aramızdan ayrılışının 850. yılındayız. Türk yurdu olan Orta Asya’da Kıpçak sahasında, Tataristan’a kadar uzanan bölgeden Anadolu’ya kadar uzanan bölgede, milyonlarca km2 üzerinde 900 yıldır adı unutulmamış, Allah daha uzun yıllar unutturmasın.”

Ahmet Yesevi’yi değişik açılardan, değişik alanlardan inceleyebilirsiniz diyen Prof. Dr. Bilal Aktan sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Güncel olarak değerlendirdiğimizde, önemle üzerinde durulması gereken nokta eserlerini 12. yüzyılın Türkçesi, Karahanlı Türkçesi ile yazmış olmasıdır. Türk İslam Edebiyatı’nda, Tasavvufi Türk Edebiyatı’nın bilinen ilk öncüsüdür. Hoca Ahmet Yesevi’nin bir yüzyıl sonra Mevlana gelmiştir. Ancak eserlerini Farsça vermiştir.

Ahmet Yesevi niçin Türkçe yazdığını şu beyitlerle açıklamıştır. ‘Hoş görmemekte alimler, sizin dediğiniz Türkçe’yi/ Ariflerden işitsen açar gönül ülkesini/ Ayet hadis anlamı Türkçe olsa uygundur/ Anlamını bilenler yere koyar börkünü… Aciz Hoca Ahmed yedi ceddine rahmet, Farsça dilini bilerek güzel söylemekte Türkçeyi... Ahmet Yesevi edebi olarak Arapça, Farça bilmesine rağmen eserlerini, hikmetlerini Türkçe söylemiştir.

Tasavvuf,  Hicri 2. Yüzyıldan buyana İslam tarihinde mevcuttur. Farklı coğrafyalarda mutasavvıflar gelip geçmiştir. Halen devam etmektedir diyen Prof. Dr. Bilal Aktan şunları söyledi: “İnsanlar bir ümit peşinde koşarken, iyi niyetle yola çıkarken ne umdum ne buldum deme durumuna düşebiliyorlar. İnsanlar felaketlerle karşılaşabiliyorlar. Gönül hırsızları, inanç tüccarları çıkabiliyor. İşte bu noktada Ahmet Yesevi’nin ilkeleri vardır. Din ilimlerini bilmek gerektiğini vurgular. Bu konuda şunu der:

‘Her kim eylese tarikat davası,

İlk adımı şeriatı koymak gerek,

Şeriatın işlerini tamam eyleyip,

Ondan sonra bu davayı kılmak gerek,

Şeriatsız söz etmezler tarikatta,

Tarikatsız söz etmezler hakikatta,

İş bu yolların yeri bilinir şeriatta,

Hepsini şeriattan sormak gerek/ Tarikata şeriatsız girenlerin,

Şeytan gelir, imanını alır imiş,

İş bu yola Pir’siz girenler/ Şakın olup ara yolda kalır imiş.’ 

Cahil, sofu şeytanın maskarası der. Bu yola baş koyanların önce kitap ve sünnet gibi temel kaynaklara kulak vermesi lazım. Her şeyhim diyenin şeyh olamayacağını söyler. Bu konuda şunları söyler ‘

Ahir zaman şeyhi düzeltir dış görünüşünü,

Zühd ve takva kılmayıp bozar iç âlemini,

Keramet der gaflet uykusunda gördüklerini,

Riya ile halka kendini satar dostlar,

Nafile oruç tutar, şeyhlik taslar,

İlmi yok ağmadan beter ahir zaman şeyhleri,

Beline kuşak bağlar,

Kendini adam sanır.’

Ahmet Yesevi’den samimiyetsiz sufiler de nasibini almaktadır. Sözü başka, hal ve davranışları başka sufileri de eleştirmektedir.

Ahmet Yesevi ve Din Anlayışı konusunda Prof. Dr. Sönmez Kutlu dinleyicilere önemli bilgiler verdi. “Ahmet Yesevi sadece sufi değil. Ahmet Yesevi gibi büyük mutasavvıflar Türk tarihini de sırtında taşımaktadır. Aynı zamanda Türk dilini ve Türk kültürünü de sırtında taşıyarak bizlere aktarmışlardır. Ahmet Yesevi ortaya koyduğu din anlayışı ile büyük bir mütefekkirdir. Ahmet Yesevi aynı zamanda fikirleriyle, din anlayışıyla yeri geldiğinde bir fakih gibi konuşur. Yeri geldiğinde fakihi eleştirir. Ahmet Yesevi farklı özelliklere sahip bir şahsiyettir.” dedi.

Ahmet Yesevi’nin Eserlerinde Türkler konusunda Yrd. Doç. Dr. Kadir Güler şunları belirtti: “Ahmet Yesevi’nin eserlerini incelediğimizde ortaya koyduğu değerlendirmelerin tümü bugün için hala geçerlidir. Ahmet Yesevi kimdir? Sorusunun cevabı her yönüyle zengin bir Türk Kahramanıdır. Tarihe baktığımızda bizim başımız ne zaman sıkışsa her daim büyük önderler çıkarırız. Oğuz Kağan’dan Yesevi’ye, Mevlana, Yunus, Fatih, Kanuni ve Atatürk’e kadar zor dönemler içerisinde milletimiz kendi değerlerini ön plana çıkarır. Yesevi ile bize gelen Yesevilik ve Maturilik bizi birarada tutan kavramlardandır. Bizi koruyan ve var eden kavramları korumamız ve sahip çıkmamız gerekmektedir.”

Türk Romanında Merkez Kişi Olarak Hoca Ahmet Yesevi konusunda Yrd. Doç. Dr. Halil Adıyaman yaptığı konuşmada şunları dile getirdi: “Ahmet Yesevi çok önemli şahsiyet ancak daha sonraki kuşaklar bu önemi ciddi şekilde inceleyememiştir. 1900’lerin başına kadar Ahmet Yesevi hakkında ciddi araştırmalar bulunmamaktadır. Fuad Köprülü ile fikir dünyamıza Ahmet Yesevi girdi. Yesevi hakkında bilgiler menkıbeler üzerinden elde ediyoruz. Romanlar kurgusal niteliklerde olduğu için metinlere baktığımızda çok farklı tarihlerde,  yerlerde, durumlarda Yesevi ile karşılaşıyoruz. Ahmet Yesevi ile ilgili edebiyat eserleri çok azdır. Ahmet Yesevi’nin erenleri Anadolu ve Balkan topraklarını sadece kılıçla değil, gönülleri fethederek yurt edindi. Bizler, evlatları olarak onların sayesinde bu topraklarda yaşamaktayız. Bize düşen Ahmet Yesevi’nin yaşadığı topraklara giderek bilgimizi ve kültürümüzü genişletip elde ettiklerimizi farklı coğrafyalara aktarmalıyız.”

Konuşmaların ardından panelistler, dinleyicilerden gelen soruları yanıtladı.

Haberi Paylaş

Basın Yayın Halkla İlişkiler - 02 Ocak 2017, Pazartesi / 2249 defa okundu.

Etiketler : dpü,

Bu Kategorideki Diğer Haberler