Hasta Eğitiminde Ebru Çalışmaları Üzerine Söyleşi

Üniversitemiz bünyesinde, Kamu Hastaneler Birliği paydaşlığı ile altı ay önce hizmet vermeye başlayan MS Hasta Eğitim Okulunda; nörolojik, fizyoterapi ve FTR, nörojen mesane eğitimi, psikoterapi, ağız diş sağlığı ve öz bakım kontrolü destek faaliyetlerinin yanı sıra sanatsal ve sportif faaliyetler de yer almaktadır. Burada hedef hastanın sosyal bir birey olarak hayatın içerisinde kalmasını sağlamaktır. Okul Multiple Skleroz hastalığı ile ömür boyu yaşamak zorunda kalan hastaları sosyal, fiziksel ve ruhsal açıdan destekleme misyonuyla kurulmuştur. Ebru dersleri Yrd. Doç. Dr. Pınar YAZKAÇ hocamız tarafından verilmektedir. Hocamız ile ebru sanatı ve bu sanatın hasta eğitiminde kullanılması üzerine söyleşi gerçekleştirdik.

Sayın Hocam Ebru sanatı bizim geleneksel Türk sanatımız olarak bilinir. Gerçekten Türk sanatı mıdır?

Sanat tarihçilerinin menşeini Uzak Doğu veya Orta Asya olarak gösterdikleri ebru sanatına en çok hizmet eden ve onu kendisine mal etmiş olanlar Türklerdir. Ebru bir Türk sanatıdır diyebilirim, bunun en önemli delili de, bütün dillerdeki ebru terminolojisinin Türkçe olması ve ebrunun dünyada “Türk kâğıdı” olarak bilinmesidir. Anadolu’da beş yüz yılı aşkın bir süredir icra edildiği bilinen ve ebru yapılan her ülkeye ve o ülkenin diline “battal, kumlu, taraklı, hatîb, şal, gelgit” gibi terminolojisiyle birlikte yerleşerek yüz yıllarca “Türk kâğıdı” olarak isimlendirilmiştir.

Sayın Hocam bu sanatın hasta eğitimi ile ilişkisi nedir?

Türk süsleme sanatlarımızdan olan ebru, sanat olmanın ötesinde kişinin ruh dünyası üzerinde olumlu etki oluşturması yönüyle de ilgi çekicidir. Kişiye sabırlı olmayı öğretirken; zihnini, duygularını ve bedenini bütünleştirip stres ve endişeden uzaklaşmasını da sağlamaktadır. Günümüzde Ebru sanatının psikiyatri alanında terapi amaçlı kullanımı da yaygınlaşmaktadır.  Suda yüzdürülen renklerle elde edilen Ebru sanatında, her biri diğerinden farklı, benzeri ve tekrarı mümkün olmayan bambaşka bir dünyaya kapılarını açıyor… Suyun rüyası ya da renklerin su üzerindeki dansları… Ebru teknesinin başına geçen kişi kendi ruh halinin resmini yapar. O gün içinde bulunduğu hâli adeta renklere yansıtır. Ruh dünyanızı çizebiliyorsanız, onu seyredebiliyorsanız, parmaklarınızla dokunabiliyorsanız siz yalnız değilsiniz. İnsanda paylaşma sevincini arttırdığı gibi sıkıntı ve stresi de yok eder.

Ebru yaparken hastalarınızı izliyorsunuzdur, bize onları anlatır mısınız?

Ebru yapan hastalarımızın, yaşadıkları sıkıntıları unuttuklarını ve rahatladıklarını fark ediyoruz. Yeni başlayan hastalar elbette telaşlı ve dikkatsiz olabiliyorlar. Onlara tekrar tekrar gösterip uygulatmak ve iyi sonuçlar almalarını sağlamak, hem onları hem de bizleri sevindiriyor.  Çalışmalara başlarken hastaların özensiz ve rastgele ebru yapmaya çalıştıklarını görüyoruz. Fakat bu çalışmalar zamanla yerini daha dikkatli ve daha zevkli çalışmalara bırakıyor. Elbette hem öğrenen hem de öğreten için sabır birinci şart.

Hastalarımıza önce fırçayı tutma ve boyayı serpme tekniklerini öğretiyoruz. Daha sonra tekne ve boyaların denge ve ayarlarında kontrollü olma becerisini kazandırmaya çalışıyoruz. Sağlam bir battal ebrusu yapmanın püf noktalarını, nerede durulması gerektiğinin önemini anlatıyoruz. Ebru tekniklerinden; battal, gel-git, taraklı, şal, somaki, klasik çiçek, hatip, dalgalı ebru gibi farklı teknikler gösteriyoruz. Burada Ebru aslında terapi amaçlı yapılıyor ama esas olan bunu bir meşguliyet, dinlenme, yararlı zaman geçirme ve ortak alan paylaşma gibi amaçlarla destekliyoruz. Hastalarımızı, teknik açıdan birkaç müdahale dışında tamamen serbest çalışmaları konusunda yönlendiriyoruz. Bu bakışla hastaların içinde bulundukları ruh hallerini renklerle ve desenle dışa vurmalarını sağlamayı amaçlıyoruz ve Onlar bunu çok güzel bir biçimde başardılar. Aslında maksadımız ve önemli olan kusursuz ebru yapmaları değildi. Malzemeyi özgürce ve spontane kullanarak iç dünyalarını yansıtmalarını amaçlıyoruz.

Kullanılan boyalar kimyasallar sağlık için zararlı değil mi?

Ebru’da tamamıyla geleneksel ebruda kullanılan doğal malzemeleri kullanıyoruz. Kitre, öd, toprak boyalar ve şamua kâğıt. Fırçalarımız gül dalı ve at kılından yapılmış. Bütün öncelikle de su, malzemenin doğal ve el yapımı olması, sağlığa zararlı hiçbir kimyasal madde kullanılmaması önemli, bunlar ebrunun rahatlatıcı özelliğini arttırıyor. Biliyorsunuz insan vücudunun 4/3 ü su, dünyamızın da su dengesi aynı oranlara dayanıyor. Hareket eden su, pozitif iyonlar yaydığından insanlar üzerinde olumlu etkileri oluyor. Yani suyun rahatlatıcı bir etkisi olduğu fiziksel ve kimyasal olarak, bilim insanları tarafından ispatlanmış durumda.

Hastaları nasıl motive ediyorsunuz, belki de ilk defa böyle bir sanatla tanışıyorlar?

Çalışmalarımızı önce öğrencilerimize bizler gösteriyoruz, sonra bireysel olarak tek başına denemelerini sağlıyoruz. Birkaç denemeden sonra hastalar genellikle kendilerini rahatlamış, hafiflemiş ve dinlenmiş hissediyorlar. Bunu hem hastalarımız kendileri ifade ediyor, hem de bizler gözlemleyebiliyoruz. İsteksiz, negatif bir tavırla gelenler giderken gülümsüyorlar, teşekkür ediyorlar. Çalışma bittiğinde hemen herkes bir sonraki çalışmanın ne zaman olacağını soruyor. Ebruyu ilk kez yapacağı için yapmak istemeyen, yapamam diye çekinen kişiler, teknenin başına geçerek yapabildiğini gördüğünde, zannettiği kadar zor bir iş olmadığını fark edince hastanın kendine güveni de geliyor.

Hastalar ebru yaparken meşgul oluyorlar, bir şekilde meşguliyet terapisi. Sizce ebru yapmayı diğer sanatsal çalışmalardan ayıran nedir, şunu demek istiyorum; tedavide farklı yeri nedir?

Ebru yaparken özgür iradeniz kısıtlıdır; damlaların düşeceği yeri, büyüklüklerini kontrol edemediğinizi anlarsınız. Kontrolün yüzde yüz ebru yapanda olmadığını, ebruda kişinin iradesini aşan yönlerin olduğunu görüyorsunuz. Bu mükemmeliyetçi ve takıntılı kişilerin her şeyi kontrol edemeyeceklerini idrak etmelerini sağlıyor. Yani bir yerde tevekkel olma hali… Hastalar ebru yapmaya yoğunlaştıklarında,  “ân’ı yaşamanın önemini kavrıyor. Burada geçmişin sıkıntılarından, geleceğin kaygılarından uzaklaşıyorlar. Kişi olumsuz duygu ve düşüncelerden uzaklaşıyor. Ebru yaparken insanın aklına kötü bir şey gelmesi imkânsız… Çünkü Ebru statik değildir, hareket vardır. Sudaki renk ve desenler sürekli değişir. Bu da hastaların zihinlerinin olumsuz düşüncelerden uzaklaşmasını sağlıyor.   Suyla ve renklerle oyun oynama,  hastalara uzun zamandır unuttukları çocukluklarını yeniden hatırlatır, stres ve endişeden uzaklaştırıp rahatlatır.

Ebruda kişiler iç dünyalarını farkında olmadan, kendiliğinden yansıtırlar. Tıpkı bir ayna vazifesi görür ebru… Kişi bilinçli olarak kendisini farklı, iyi ya da kötü göstermek isteyebilir ama ebru teknesine düşen damlalar ve kullandığı renkler, şekillendirme tarzıyla kişinin iç dünyasını yansıtır. “Bugün karamsar bir ebru yapacağım” diyen bir hastanın rengârenk, cıvıl cıvıl bir ebru yaptığını, “canım sıkılıyor, koyu renkler kullanacağım” diyen bir hastanın pembe, sarı, açık mavi kullandığını gözlemledim. Yansıma spontane gelişiyor. Hastalar sözel olarak ifade edemediklerini farkında olmadan suya yansıtıyorlar, duygularının dışavurumunu görüyoruz suda.

Ebru, sabırlı olmayı gerektirir, kontrolün tamamen kişinin kendisinde olmaması ise kişiye “olanı kabul etme” olgusunu öğretir. Ebru, kişiyi günlük hayatından çıkartarak ruh dinginliği sağlar.

Ebru yapan kişi, o an ki duygu ve düşüncelerini, renk ve desen olarak dışa vurabilir, kendisiyle ilgili yepyeni bir bakış açısı kazanır, dikkatini suya ve renklerin hareketine yoğunlaştırdığında ise gerginliği azalır, zamanın nasıl geçtiğini fark etmez.

Hastaların yaptığı ebruya baktığınızda hastanızı nasıl analiz edersiniz?

Ebru sanatı kişilerin iyileştirici yönünde etkisi olduğu gibi gözlemleme açısından bize yol gösterici işaretler veriyor. Buraya gelen hastalarımız kendi becerilerini keşfetmiş oluyor ve bunların da pozitif bir yansıması oluyor. Ebru sanatında kullandıkları renkli boyalarla farklı desenler ortaya çıkarıyorlar. Burada da kişinin iç ve ruhsal dünyası doğrudan resimlere aktarılıyor. Hiperaktif hastamızın daha yoğun ve canlı renkte boyalar kullandığını görüyoruz. Çekingen durumda olan hastamızın daha az boya ve koyu renkte boyalar kullandığını düşünüyoruz. Bunlar hastalıkların takibinde de bize yol gösterici oluyor.

Hasta okulu sizce hastalara ne kazandırdı?

MS Okuluna gelen hastaların terapilerle sosyalleştiklerini, kendilerini ifade edebildiklerini ve özgüvenlerinin arttığını söyleyebiliriz. Kişiyi topluma katacak, kendi iç dünyasındaki becerileri açığa çıkaracak bir takım aktiviteler yapılmalı. Bu bağlamda sanatın çeşitli dallarından, ebru, seramik, takı, resim gibi teknikler uygulanmalıdır.

Yurt dışında da ebru sanatı terapi olarak kullanılıyor mu?

Elbette… Örneğin yurtdışında da çok sayıda öğrencileri olan değerli sanatkârımız ebrucu Hikmet Barutçugil, Amerika, Almanya, Avusturya, İsviçre, İspanya, Japonya, İngiltere, Pakistan, Suriye gibi ülkelerde sergi, konferans ve kurslar vermek üzere yıllardır seyahat ediyor. Dr. Gerhard Kadir Tuçek'in kurucu müdürlüğünü yaptığı Avusturya Etnomüzikoloji Enstitüsü öğrencileri de müzikterapi eğitimi dışında Barutçugil'den aldıkları ebru eğitimlerini, Türkiye'de Ebristan'a gelerek tamamlıyor ve mezuniyet diplomalarını alıyorlar. Barutçugil'in öğrencileri daha sonra Almanya, Avusturya, İsviçre, İspanya ve İtalya'da hastane ve özel kliniklerde hastaların tedavisinde ebru sanatından faydalanıyorlar. Klagenfurt Hastanesi Pskiyatri Hastanesi, psikiyatrist doktorları da hastalarının tedavilerinde ebru sanatını kullanıyor. Bir başka örnek; Hollanda'da faaliyet gösteren Rumi Sanat Enstitüsü, hafif psikolojik sorunları olan insanlara ebru sanatı aracılığıyla terapi imkanı sağlıyor.

Rotterdam şehrinde hat ve ebru dersleri veren Dr. Mehmet Refii Kileci Ebrunun önemini, "Osmanlı döneminde musiki makamları bir tedavi aracı olarak kullanılmış. Hastanelerde farklı makamlarda hastalara uygulanarak olumlu sonuçlar elde edilmiş. Ebrunun da insanları ruhen rahatlatması durumu yeni keşfedildi. Biz de Türk musikisindeki makamlardan istifa ederek, ebruyu bir terapi vasıtası ve aracı olarak kullanıyoruz. Hollanda'daki çeşitli psikiyatri kliniklerinden hafif sıkıntılı hastalar bize geliyor. Onları ebru sanatı ile rahatlıyoruz." şeklinde ifade etmiştir.

Refii Kileci, şu ana kadar 500'den fazla insana ebru kursu verdiklerini ve 6 Hollandalının da kendi öğrencilerine bu sanatı yaymaya başladıklarını aktardı.

Bizim ülkemizde durum nedir? Yapılan uygulamalar hakkında bilgi verebilir misiniz?

Ülkemizden örnek verecek olursak; İstanbul NP (Nöröpsikiyatri) Hastanesinde de; danışanların patolojilerini azaltmak, sağlıklarını sürdürebilmeleri ve sosyalleşmeleri için yardımcı olmak, özgüvenlerini, çeşitli becerilerini ve yeteneklerini geliştirmelerini sağlamak, boş zamanlarını verimli bir şekilde değerlendirmelerinin yaşam kalitesini arttırmak amacıyla müzik, resim-el sanatları, spor ve ebru sanatını içeren ergoterapi (sanat terapisi) çalışmaları yürütülmektedir.

Yine ülkemizden bir başka güzel örnek; Bilecik Devlet Hastanesi Toplum Ruh Sağlığı (TRSM) Sorumlusu Psikiyatri Uzmanı Hülya Turgut, merkezde 1 sosyal hizmet uzmanı, 3 psikolog ve 2 yardımcı sağlık personeli ile 141 kişiye hizmet verdiklerini söylemiştir. Ebru sanatının hastalara artı katan bir sanat olduğunu ifade eden Turgut, psikiyatri hastaları ile ruhsal sıkıntıları olan kişilerin sadece ilaçla tedavi edilmelerinin eksik bir tarafının olduğunu ve bu bağlamda sanat terapileri içerisinde yer alan ebru sanatının yoğun ilgi görerek ve fayda sağladığını kaydetmiştir.

Ebru çalışmalarınızda öğrencilerinizde yer alıyor, kim bunlar, sizin seçtiğiniz öğrenciler mi?

Hastalarımıza ebru eğitimini Dumlupınar Üniversitesi, Gelenekli Türk El Sanatları Topluluğu olarak veriyoruz.  Topluluktaki öğrencilerimiz Güzel Sanatlar Fakültesi 4. sınıf girişimcilik dersini alan gönüllülerden oluşuyor. Gönüllü olarak çalışan öğrenciler; gönülden gönüllere yol yapan, yol bulan güzel insanlar. Onlar geleneksel Türk sanatımızı tanıtmak, sevdirmek davasında olan gençlerimiz…

Saygı değer hocamıza değerli çalışmalarından ve verdiği bilgilerden dolayı teşekkür ediyoruz…

Söyleşiyi hazırlayan: Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği

Haberi Paylaş

Basın Yayın Halkla İlişkiler - 19 Mart 2015, Perşembe / 4149 defa okundu.

Etiketler : dpü, kütahya,

Bu Kategorideki Diğer Haberler