DPÜ’de Yunus Emre ve Türkçe Yılı Sempozyumu Başladı
Yunus Emre ve Türkçe Yılı Sempozyumu, Kütahya Dumlupınar Üniversitesinde düzenlenen ve Kütahya protokolünün katıldığı açılış oturumu ile başladı.
DPÜ’de Yunus Emre ve Türkçe Yılı Sempozyumu’nun açılış töreni gerçekleştirildi.
İslami İlimler Fakültemizin Konferans Salonu’nda düzenlenen ve canlı olarak da yayımlanan oturuma Kütahya Valisi Ali Çelik, Kütahya İl Garnizon Komutanı Hv. Tuğg. Necati Gündüz, Kütahya Belediye Başkanı Prof. Dr. Âlim Işık, Rektörümüz Prof. Dr. Kâzım Uysal, Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Çekirdekçi, Kütahya Baro Başkanı Av. Ahmet Atam, İl Emniyet Müdürü Necmettin Koç, Rektör yardımcılarımız Prof. Dr. Muammer Gavas ve Prof. Dr. Atilla Batur, protokol üyeleri, akademik ve idari personellerimiz, davetliler ve öğrencilerimiz katıldı.
Yunus Emre’nin dizelerinden hazırlanan müzik konseri ile başlayan oturumda Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Atilla Batur, Rektörümüz Prof. Dr. Kâzım Uysal, Belediye Başkanı Prof. Dr. Âlim Işık ve Vali Ali Çelik birer konuşma yaptılar.
PROF. DR. BATUR: YUNUS’UN DÜŞÜNCELERİNE BÜTÜN DÜNYANIN İHTİYACI VARDIR
Etkinlikte ilk konuşmayı yapan Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Atilla Batur, katılımcıları selamlayarak başladığı konuşmasında şöyle konuştu:
Birleşmiş Milletler’in kültür kuruluşu olan UNESCO, ‘Cümle âlem birdir bize, düşmanımız kindir bizim’ ifadesini esas alarak 1991’i ‘Yunus Emre Sevgi Yılı’ ilan etmiştir. ‘Yetmiş iki millete bir göz ile bakmayan, Şartın evliyası ise hakikatte asidir’ cümlesiyle Yunus Emre’yi bütün dünya benimsemiştir. UNESCO, 2021 yılında ise üç değerli büyüğümüzün anılmasına karar verdi. Ahi Evran, Yunus Emre ve Hacı Bektaş Veli tüm dünyada törenlerle anılmaktadır. Ayrıca Cumhurbaşkanımızın kararıyla 2021 yılı Yunus Emre ve Türkçe Yılı ilan edildi.
UNESCO’nun, Yunus Emre’yi iki defa anması tesadüfi değildir. Çünkü Bizim Yunus’un düşüncelerine, fikirlerine, dünya görüşüne bütün insanlığın ihtiyacı vardır. Aslında kadim kültürümüzün hemen bütün mütefekkirlerine birer anma yılı tahsis edilse yeridir diye düşünmekteyim. Bu düşüncemi kuvvetlendiren husus UNESCO’nun Yunus Emre’nin yanında diğer iki mütefekkirimizi Ahi Evran ile Hacı Bektaş Veli’yi de anma yılına dâhil etmiş olmasıdır. İlhamını İslam’dan ve Kur’an’dan alan bu mütefekkirlerimiz merkeze insanı koymuşlardır.
“YUNUS’UN DÜŞÜNCE DÜNYASINDAKİ MAYA ÇOK ŞÜKÜR BUGÜN DE SÜRÜYOR”
Yunus, ‘Bir kez gönül yıktınsa bu kıldığın namaz değil’ demektedir. Gönül yıkmanın namazın kabulüne engel olacağını anlatmaktadır. Çünkü Kâbe’ye yönelerek namaz kılan kişi, o müminin kalbini, Allah’ın evini yıkmıştır. Hakk’a gerçekten âşık olan kişi miskin olur, teslim olur. Kim ne derse kabul eder, boyun büker çaresi yoktur. Gönül yıkmaz. Çünkü Hakk’ın evini yıkmak istemez. Kimsenin kalbini kırmaz. Söylediklerini yerine getirir.
Ahmet Hamdi Tanpınar, Osmanlı Devleti’nin kuruluşu ile Yunus’un şiiri ve düşüncesi arasında bir münasebet kurar. Orhan Gazi’yi ve onunla beraber ikinci imparatorluğu kurmaya çalışanların hiç birini Yunus’tan ayıramadığını belirten Tanpınar, ‘Ne zaman Orhan Gazinin çehresine biraz eğilsem orada Yunus Divanından aksetmiş çizgiler görürüm’ der. Yani Osmanlı Devleti’nin kuruluş mayasında Yunus’un düşünce dünyası da vardır. Hâlâ o maya şükürler olsun ki, devam etmektedir. Bugün dünyanın her neresinde bir mazlum varsa ülkemizin eli onların üstündedir.
PROF. DR. UYSAL: İNSANOĞLU KENDİNİ TANIYABİLSE, HAKK’I BULACAK VE MUTLU OLACAKTIR
Prof. Dr. Batur’un ardından kürsüye gelen Rektörümüz Prof. Dr. Kâzım Uysal, “Yunus Emre’nin hayatında ve şiirlerinde benim çok önemli bulduğum iki husus vardır. Bunlardan birisi ‘sevgi’ diğeri ‘hikmet’tir” diyerek başladığı konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
Bu kısa zaman zarfında Yunus’un bana göre öne çıkan ve günümüz dünyasının çok ihtiyacı olan bu iki vasfı üzerinde durmak istiyorum. Yunus’un bu iki vasfı şiirlerini inceleyince anlaşılmaktadır. O’nun şiirlerinden bu vasıfları en güzel anlatan iki şiirinden iki satırı ele almak ve değerlendirmek istiyorum. Sevgi bağlamında;
‘Gelin tanış olalım,
İşi kolay kılalım..
Sevelim, sevilelim,
Dünya kimseye kalmaz..’ beytindeki ‘Sevelim, sevilelim’ ifadesidir.
“YUNUS, KALBİNİ SEVGİ İLE DOLDURMUŞ, LİSANINDAN SEVGİ AKITMIŞ BİR İNSANDIR”
Değerli misafirler, günümüz insanı kendini tanımıyor. Ne verilen makamın ne de sevildiğinin farkındadır. Zaten insanoğlu kendini tanıyabilse, Hakk’ı bulacak ve mutlu olacaktır. İşte Yunus Emre, insaniyet makamında olduğunu anlamış ve bu makamın zevkini yaşamış bir insandır. Sevildiğini, seçildiğini anladığından dolayı kalbi ve gönlü sevgi ile dolmuştur. Sevgi ile dolu bir kalbi taşıyan bir lisan da ‘Sevelim, sevilelim’ söyler. Kalbi sevgi ile dolan ve lisanından sevgi sözleri dökülen bir insan da mutlu yaşar ve etrafına mutluluk saçar. Materyalist ve ateist felsefenin hâkim olduğu, mutsuz ve stresli insanların çoğaldığı, kan ve gözyaşının arttığı günümüz dünyasında Yunus’un hayata bakışını anlamaya, Yunus’un gözü ile hayata bakmaya çok ihtiyacımız vardır.
Değerli misafirler, sevgi ortamında yaşayan ve sevilen insanlar ancak sevebilir. İnsan, seveni sever. İnsan, ektiğini biçer. Sevmeyen ise sevilmez. Bundan dolayı sevilmek istiyorsanız seveceksiniz. Mesela eşinizin, çocuğunuzun, arkadaşınızın, yaratıcının vs. sizi sevmesini istiyorsanız önce siz seveceksiniz. Dost bağına sevgi tohumu atmadan sevgi çiçeği deremezsiniz. İşte Yunus, kalbini sevgi ile doldurmuş, lisanından sevgi akıtmış bir insandır. Bundan dolayı biz ve kalbi tefessüh etmemiş tüm insanlar Yunus’u seviyor. Yunus’un kalbini nasıl sevgi ile doldurduğuna ve hayata nasıl olumlu baktığına ve hayatla nasıl barışık olduğuna gelince; bu husus işte Yunus’un hayata tevhit nazarı ile bakması ve tasavvuf geleneği üzere yaşamasının neticesidir.
İçinde yaşadığı sistemin ilahi bir irade tarafından özel tasarlandığına inanmış. Dünyanın hayat için döndürüldüğüne güneşin hayat için doğdurulup batırıldığına inanmış. Çiçeği manalı bir mektup, hayvanı musahhar bir hizmetkar olarak görmüş. Akılsız ve şuursuz mahlukatın, canlı ve cansız varlıkların hayata bilhassa insan hayatına hizmet ettiğine inanmış. İkram edilen nimetlere, şerefine serilen sofralara bakmış kendine pozitif ayrımcılık yapıldığını ve büyük bir makam verildiğini görmüş. Sevildiğini anlamış. Sevilmemiş olsaydı içinde yaşadığı bu muhteşem sarayın böylesine ince ölçülerle inşa edilmeyeceğini, yıldız lambaları ile böylesine süslenmeyeceğini, feza denizinde seyahat ettiği dünyanın böylesine hikmetli döndürülmeyeceğini, hayata lazım olan her şeyin böylesine hikmetle ikram edilmeyeceğini, ikram edilen meyvelerin böylesine süslenmeyeceğini, serilen sofraların böylesine çeşitlenmeyeceğini anlamış. Hülasa sevildiğini görmüş ve sevilmenin tadını almış… Bu sevgi ortamında kalbi sevgi ile dolmuş ve lisanından sevgi sözleri dökülmüş. ‘sevelim, sevilelim’ demiştir. Sevebilen, kalbi sevgi dolu insan Allah’ın Rahim ismine mazhardır. Kalbinde sevgi olmayan birisinden aslında Allah’ın rahmeti ve merhameti kalkmıştır. İşte Yunus, Allah’ın Rahim ismine ziyadesi ile mazhar olmuş sevgi dolu büyük bir şahsiyettir.
Allah gerçekten bizi seviyor, değil mi? Sevdiğini fiilen gösterdiği gibi Kur’anında da açıkça söylüyor. Maide suresinin 54. Ayetinde “Allah onları sever, onlar da Allah’ı sever.’ Buyuruluyor. Açıkça anlaşılıyor ki âlemin yaratılma sebebi sevgidir.
Şimdi materyalist felsefenin öğretilerine bakalım ve karşılaştıralım;
Materyalist felsefe Sistemin garip tesadüflerle meydana geldiğine, deist felsefe ise İlahın işlere karışmadığına inanır. İnsanı hayvanlar içinde değerlendirir ve hayata dair tüm prensipleri hayvanlar âlemine bakarak çıkarır. Hayatın mücadele ile kaim olduğuna ve güçlü olanın hayatta kalacağına inanır. Ölümden sonrasına inanmaz. Hayatın sadece bu dünyadan ibaret olduğuna inanır ve ölümün hayatın sonu olduğunu düşünür.
Hangi felsefi bakış insanı mutlu eder ve insan kalbini sevgi ile doldurur? İşte günümüz insanının mutsuzluğunda, hayata küskünlüğünde ve isyanında materyalist felsefenin etkisi büyüktür. Sevgi dolu insan, aile ve toplum inşa etmenin yolu Yunus’un bakışındadır ve tarafındadır. Yani İslami öğretidedir ve Kur’anın rehberliğindedir.
Ölümü yokluk ve ebedi ayrılık olarak gören insan hayatı nasıl sevsin ve nasıl hayatla barışık olsun? Kendini tanımayan, hayatın en değişmez gerçekleri ile yüzleşmeyen insan nasıl mutlu olsun, kalbi nasıl sevgi ile dolsun? Hayatın en değişmez gerçeklerini çözememiş, hayatla barışamamış insanın kalbinde fırtınalar eser ve ruhu ateşler içinde yanar. Böyle insanlar içindeki kötülükleri dışa yansıtır ve anarşiyi yeşertir. Nefretin ve zulmün egemen olduğu günümüz dünyasında insanoğlu Yunus’un ‘düşmanımız kindir bizim’ diyen sesine ve gönlüne hasrettir.
İşte yunus sadece güzelliklerde değil, şer ve musibetlerdeki hikmetleri ve güzellikleri görebilmiş bir insandır. Ölümü öldürmüş bir insandır. Ölüme götüren vasıtaları sevebilmiş bir insandır. Bundan dolayı da
Gerek ağlat, gerek güldür,
Gerek yaşat gerek öldür,
Aşık Yunus sana kuldur,
Kahrında hoş, lutfun da hoş diyebilmiştir. Ötesi var mı? …
Yunus’un diğer önemli bir vasfı da her varlığa hikmet nazarı ile bakabilmesidir. Sineğin kanadındaki hikmeti görüp tefekkür edebilmesidir.
‘Bir sineğin kanadını kırk kağnıya yüklettim,
Kırkı da çekemedi, kaldı şöyle yazılı.
Bir sinek bir kartalı kaldırdı, vurdu yere,
Yalan değil, gerçektir; ben de gördüm tozunu.’
Keşke bu gün İslam Âlemi sineğin kanadındaki hikmeti, ilmi, sanatı, teknolojiyi ve tasarımı görebilse ve buna önem verebilse… Böyle olsaydı geri kalır mıydık? Hâlbuki Kur’an sineği nazara veriyor. Varlık âlemini okumamızı istiyor. Varlık âleminin İlahi kudretin eseri olduğunu söylüyor. O halde geri kalmışlığımızın sebebi de Yunus’un anlayışından ve bakışından uzaklaşmamız sebebiyledir. Hülasa, Bugün Yunus’a çok ihtiyacımız vardır. Bu kongrenin Yunus’u tanımaya ve anlamaya vesile olmasını niyaz ediyorum.
Üniversitemizin Lisansüstü Eğitim Enstitüsü tarafından düzenlenen ‘Gelin Tanış Olalım… İslam Ülkeleri Genç Bilim İnsanları Uluslararası Bilim, Kültür ve Sanat Kongresi’ de 23-25 Aralık 2021 tarihinde yapılacaktır. Bu kongreyi de çok önemli buluyorum. Yunus temalı her iki kongrede emeği geçen arkadaşlarımı tebrik ediyor, hayırlara vesile olmasını diliyorum. Ayrıca yine Üniversitemizin Lisansüstü Eğitim Enstitüsü tarafından planlanan ‘V. Bilimler Işığında Yaratılış Kongresi’ de gelecek hafta bu gün başlıyor. DPÜ, medeniyetimize ve kültür köklerimize sahip çıkıyor ve bundan sonra da sahip çıkmaya devam edecektir. Bu vesile ile aziz milletimizin kadim değerlerinin yükselmesini, şefkat ve merhamet üzerine kurulmuş medeniyetimizin yücelmesini niyaz ediyor tüm katılımcıları saygı ve sevgi ile selamlıyorum.
BAŞKAN IŞIK: İNSANI SEVMENİN YOLU YARATANI TANIMAKTAN GEÇİYOR
Rektörümüzün konuşmasından sonra kürsüye gelen Kütahya Belediye Başkanı Prof. Dr. Âlim Işık, Yunus Emre’nin hayatından ve düşünce yapısında söz ettiği konuşmasında şunları söyledi:
Yunus Emre’nin değeri ve onun felsefesinin derinliği, içindeki sevgi odaklı insanlık düşünceleri günümüzde dâhi güncelliğini korumaktadır. İnanıyorum ki, dünya var oldukça bu miras da bizimle birlikte var olacaktır. Onun düşüncelerinin bir örneği olan ‘Elif okuduk ötürü, pazar eyledik götürü, Yaratılmışı hoş gördük, Yaratandan ötürü’ dizeleri, bizler gibi millete hizmet etme görevindeki kişiler için bir düstur, bir referans ve yolumuza ışık tutan önemli sözlerdir. Çünkü insanlık hizmetindeki kişiler o sevgi ve inancı olmadan karşılaştığı olayları göğüslemesi ve uygun çözümler bulması mümkün görünmüyor. Onun için önce insanı sevmek gerekiyor. Bunun yolu da yaratanı tanımaktan geçiyor.
VALİ ÇELİK: YUNUS’UN ŞİİRLERİNDEKİ BASİTLİK MANASINDAKİ GÜCÜN GÖSTERGESİ
Açılış oturumunda katılımcılara hitap eden Kütahya Valisi Ali Çelik, bugün özel bir etkinlikte bir arada olmaktan duyduğu memnuniyeti ifade ederek başladığı konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
Hepimizin hayatında ilkokula başladığımız andan itibaren Yunus Emre kavramı yer ediyor. Üniversitemizdeki bir hocamız sürekli ‘Benim bilgim sizin anladığınız kadardır, ne bildiğinizin çok bir ehemmiyeti yok. Başka birinin sizden ne anladığı esas olandır’ derdi. Yunus Emre ilmini kendi içinde değil bütün kitle tarafından anlaşılmasını sağlayan evrensel bir dil kullanmıştır. Bu dili kullanırken de gizemli bir nehir şeklinde değil herkesin anlayabileceği duru bir su olarak bütün sözlerini ifade etmiştir. Bugün bizlerin Yunus Emre’nin mana iklimindeki derinliğini anlama arayışının yanında, onun kullanmış olduğu Türkçenin milletin temel dinamiklerinden olduğunu fark etmeliyiz. Yunus Emre eserleri aracılığıyla bir milleti millet yapan ana unsurun kendi dili olduğunu belirtmiştir.
Türkçenin bilinçli ve doğru kullanımının önemine de vurgu yapan Vali Çelik, "Dil, milletin temel dinamiği, milleti millet yapan ana unsurdur. Bugün Yunus Emre'nin mana iklimindeki derinliği ve anlam arayışının yanında onun kullanmış olduğu Türkçeyi de düşünmemiz gerekiyor. Bugün maalesef evrensel ve küresel dünyanın ortaya çıkardığı en büyük zorluk çok fazla yabancı kelimenin bizi uyaran ve etkileyen alanlarda hızlı bir şekilde yer etmesi. Bizi bir arada tutan ana unsur olan dilimizi, dilimizin gücünü, Türkçeyi doğru kullanma alışkanlığı ve bunun yaygınlaştırılması noktasındaki tavrımızı ortaya koymalıyız" diye konuştu.
İki gün sürecek ve diğer oturumları çevrim içi gerçekleştirilecek sempozyumda farklı disiplinlerden akademisyenler Yunus Emre’yi, onun eserlerini ve düşünce hayatını ele alan çalışmalarını sunacaklar.
Yunus Emre ve Türkçe Yılı Sempozyumu’nun oturumlarını izlemek için tıklayınız.