Eğitim Fakültemizde Dönmeyi Düşünmediler: Çanakkale Geçilmez Etkinliği

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Eğitim Fakültesi 18 Mart Şehitler Günü ve Çanakkale Zaferi’nin 106. yıldönümü anısına Dönmeyi Düşünmediler: Çanakkale Geçilmez başlıklı bir etkinlik düzenledi.

DPÜ’de Dönmeyi Düşünmediler: Çanakkale Geçilmez etkinliği düzenlendi.

Eğitim Fakültemizin Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü tarafından çevrim içi olarak düzenlenen etkinliğe Rektörümüz Prof. Dr. Kâzım Uysal, Eğitim Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. İrfan Terzi ve Dekan yardımcımız Prof. Dr. Fulya Topçuoğlu Ünal, Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Baykal Biçer ile akademik ve idari personellerimiz katıldı.

Etkinlikte açılış konuşmasını gerçekleştiren ve Çanakkale Savaşı’nın tarihteki yerini anlatan Prof. Dr. Baykal Biçer, şehitlerimize rahmet ve minnet duygularını ifade ettikten sonra sözü Dekanımız Prof. Dr. İrfan Terzi aldı.

PROF. DR. TERZİ: ÇANAKKALE RUHUNA LAYIK İNSANLAR OLMAYA ÇALIŞALIM

Prof. Dr. İrfan Terzi, “Çanakkale dediğimizde aklımıza güven, inanç ve istikrar geliyor’ diyerek başladığı konuşmasında şunları söyledi:

Bugüne kadar Çanakkale Zaferini anlatan pek çok etkinlik düzenledik. Bugünkü etkinliği gerçekleştirirken sizlere neler sunabileceğimizi tasarlarken, söylenecek ne kadar çok şeyin olduğunu bir kez daha anladım. Eminim içimizden pek çok kişinin ataları Çanakkale şehitleri arasında yer almakta. Ben de bir Çanakkale şehidinin torununu olarak aranızda bulunuyorum ve bundan büyük bir gurur duyuyorum.

Konuşmasında Çanakkale Savaşlarına ait öykülerden örnekler aktaran Prof. Dr. Terzi, konuşmasını “Biz Çanakkale ruhuna layık insanlar olmaya çalışalım. Birlik ve beraberliğimizi böldürmeyelim” diyerek tamamladı.

PROF. DR. UYSAL: ÇANAKKALE SADECE TÜRK TARİHİNİN DEĞİL, DÜNYA TARİHİNİN DEĞİŞTİĞİ YERDİR 

Prof. Dr. Kâzım Uysal ise Çanakkale şehitlerini rahmetle ve minnetle anarak başladığı konuşmasında etkinliği düzenleyen Eğitim Fakültemize teşekkürlerini sundu. Prof. Dr. Uysal, konuşmasında düşüncelerini şöyle dile getirdi:

Değerli katılımcılar 18 Mart Şehitler günü münasebeti ile ‘Dönmeyi Düşünmediler: Çanakkale Geçilmez’ etkinliğini düzenleyen ve şu an bizi dinleyen herkesi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. 18 Mart Çanakkale Savaşının başlamasının 106., Zafer’in ise 105. seney-i devriyesinde tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

Kıymetli kardeşlerim, Çanakkale Zaferi aziz milletimizin tarihinin hatta dünya tarihinin dönüm noktasıdır. Milletimizin varlık sebebidir. Bu topraklarda bugün var olmamızı Çanakkale Zaferi'ne borçluyuz.

Çanakkale Savaşı'nı kaybetseydik Millî Mücadele'ye herhalde gerek kalmazdı. Aziz kardeşlerim, Çanakkale’de Fransızlar, İngilizler, Ruslar, Anzaklar, Yeni Zelandalılar, Avusturalyalılar, Cezayirliler, Pakistanlılar, Kanadalılar, Hindistanlılar… Hasılı Akif’in ifadesi ile ‘bütün akvâm-ı beşer’. Sanki aziz milletimiz bir yanda, tüm dünya bir yanda. Bu durumu merhum Akif şöyle anlatır:

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?

En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya

Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!

Nerde -gösterdiği vahşetle- “Bu bir Avrupalı!”

Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,

Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,

Kaynıyor kum gibi… Mahşer mi, hakikat mahşer.

Yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,

Ostralya’yla beraber bakıyorsun: Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;

Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.

Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ…

Hani, tâ’ûna da zuldür bu rezil istilâ!

Sevgili kardeşlerim, Çanakkale bir var veya yok olma mücadelesidir. Eli kalem tutan herkes üniversiteliler, medrese talebeleri hatta lise çağındaki gençler bile bu savaşa koşmuşlardır. Üniversiteler boşalmış, 1916 yılında Galatasaray, Kabataş, Konya, Adana ve Kayseri gibi birçok lise mezun vermemiştir.

‘Canını vermeyenin vatanı olmaz’ derler. Biz aziz vatanımız için sayısız can verdik bedel ödedik. Sadece Çanakkale de kısa zamanda yaklaşık 253 bin şehit verdik. Akif, bakın Çanakkale Savaşı'nın dehşetini nasıl anlatır:

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;

Beriden zelzeleler kaldırıyor a’mâkı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;

Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,

Atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer

O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer…

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,

Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,

Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.

Sevgili kardeşlerim. İşin en acı tarafı savaştıklarımız içinde İngilizlerin kandırdığı Müslümanlar da vardı. İngilizler sömürgesi olan Müslüman milletlere şeytanca bir fikirle ‘halifenin Almanlar tarafından esir alındığını ve halifeyi kurtarmaya gittiklerini’ söylemişlerdi. Aslında bu gün de 1915’ten farklı değildir. Tarih tekerrür ediyor. Sömürgecilerin oyununa gelen bazı Müslüman ülke liderleri ve insanları da maalesef yine onların safında yer alıyor. Yalanlarına kanıyor, celladına aşık oluyor.

Kıymetli kardeşlerim. Kandırılan Çanakkale’ye getirilen Müslümanlar bizim tarafta okunan ezan sesi ile ayılıyorlar ve bir kısmı saf değiştiriyorlar. Bu, aslında savaşın seyrini değiştiren önemli hadiselerden birisidir. Bu hadise aynı zamanda İslam dünyasının uyanmasına ve sömürgeden kurtulmasına da vesile olmuştur. Buradan şu dersi çıkarabiliriz. Ezan, sala, cami, minare gibi İslami şeairler oldukça önemlidir.

İslam dünyasını birleştirebilecek temel bağlardır. Bundan dolayı bu ülkede ezana karşı çıkan bilsin ki, İngiliz safında yer alıyordur. Sömürgecilerin safında yer alıyordur. Bu gün İslam âlemi ile aramızdaki soğuklukta tarihte yaptığımız hataların önemi büyüktür. Bir zamanlar ezanı susturmamızın, hac ibadetini yapmamamızın payı çoktur. İnşallah hatalarımızı telafi ettik ve ediyoruz. Şeaire önem veriyoruz. İslam Âlemi ile kardeşlik bağlarını pekiştirmeye çalışıyoruz.

Sevgili gençler, Çanakkale ruhunun ve orada kazanılan büyük başarının devam ettirilebilmesi mukaddesatımıza, kutsal değerlerimize ve tarihimize sahip çıkmakla mümkündür. Bu vatan gençleri şunu bilmelidir ki kurtuluş savaşı, istiklal savaşı bitmemiştir. Lakin düşman metot değiştirmiştir. Meydanlarda kahraman milletimizle baş edemeyeceklerini anlamışlar sinsi ve şeytani yöntemlere başvurmuşlardır ve başvurmaktadırlar. Dün Çanakkale’de sömürgesi olan milletleri kandırarak karşımıza çıkan ve hezimete uğrayanlar bu gün de PKK ve FETÖ gibi maşaları kullanarak karşımıza çıkmaktadırlar. Bunların cibilliyetleri böyledir. Bunlar yılan gibi zehirlemekten, akrep gibi ısırmaktan zevk alırlar. Gaflette yakaladıkları anda üstümüze gelirler. Tarih bize gösterdi ki bu topraklarda yaşamanın bedeli vardır ve bedelini ödersek ayakta kalabiliriz. Çanakkale’de ödedik. Dumlupınar’da ödedik. 15 Temmuz’da ödedik.

Ödemeye de devam edeceğiz. Gerekirse canımızla ödeyeceğiz. Bu toprakları kimseye yar etmeyeceğiz.

Çünkü bu topraklarda Asım’ın nesli vardır.

Âsım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.

Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…

O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar…

Sevgili gençler, Çanakkale’de Osmanlı bir daha ayağa kalkmasın diye hücum edildi. Osmalıya Devlet-i Aliye’ye son darbeyi vurmak ve tarih sahnesinden silmek için hücum edildi. Günümüzde aziz milletimizle doku uyuşmazlığı yaşayan içimizdeki bazı soysuzlar da aynı korkuyu yaşıyorlar. Osmanlı ruhunun uyanmasından korkuyorlar. Osmalı ruhunun dirilmesini istemiyorlar. Dün İngiliz ve Fransız istemiyordu. Bu gün de celladına âşık olmuş içimizdeki bazı soysuzlar istemiyorlar. Ne garip değil mi?

Aziz kardeşlerim. Biz ölümü yokluk değil, ayrılık değil, ebedi hayatın, ebedi saadetin başlangıcı biliriz. Dostlardan ayrılık değil, dostlara kavuşmak biliriz. Biz, vatan için şehit olmayı en üstün mertebe biliriz. Peygamberlerden sonra gelen makam biliriz. Evet, Sebep olan yapan gibidir. Bu vatanda yaşamamızın sebebi, aziz şehitlerimizdir. Bundan dolayı bizim yaptığımız her şeyden, her sevaptan onlar da hissedardır. Bundan dolayı makamları büyüktür ve yetişilmez. Onlar canlarını ortaya koymasaydı bugün bizim canımız da olmazdı. Aziz milletimizin en önemli hasleti budur. ‘Ölürsem şehit, kalırsam gaziyim’ der ve ölümün yüzüne gülerek bakar. Eşsiz cesareti ve kahramanlığı bu duygudan gelir. Biz, aslında Çanakkale Savaşını iman gücüyle kazandık. Hem sayıca hem de teçhizatça bizden çok üstün olan milletleri bu duygu ile yendik. Bu duyguyu büyük komutan gazi Mustafa Kemal Paşa çok güzel anlatır: “… Birinci siperdekilerin hiçbirisi kurtulamamacasına düşüyor, ikinci siperdekiler onların yerine geliyor, fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz?.. Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini de biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılmak yok… Okuma bilenler Kur’an-ı Kerim okuyor ve Cennet’e gitmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kelime-i Şehadet çekerek yürüyorlar. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayret ve tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale muharebesini kazandıran bu yüksek ruhtur.”

İsterseniz aziz şehitlerimizi milli şairimiz Mehmet Akif’in dizeleri ile anlatalım.

Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!

Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid’i…

Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

“Gömelim gel seni tarihe” desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb…

Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.

“Bu, taşındır” diyerek Kâ’be’yi diksem başına;

Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle,

Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,

Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan;

Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;

Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,

Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana…

Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini,

Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin’i,

Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran…

Sen ki, İslâm’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;

Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;

Sen ki, a’sâra gömülsen taşacaksın… Heyhât!

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât…

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.

Şu an peygamberi yanında olan tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, herkesi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Rektörümüzün ardından sırasıyla Arş. Gör. Dr. Hasan Yapıcı, Prof. Dr. Fulya Topçuoğlu Ünal, Dr. Öğr. Üyesi Sibel Işık Mercan ve Doç. Dr. İbrahim Sarı katılımcılara hitaben birer konuşma gerçekleştirdiler. Çanakkale Savaşları ile ilgili bilgilerin yer aldığı konuşmaların ardından etkinlik, şehitlerimize rahmet ve minnet dileklerinin sunulmasıyla sona erdi.

Haberi Paylaş

Basın Yayın Halkla İlişkiler - 18 Mart 2021, Perşembe / 1544 defa okundu.

Etiketler : dpü, kütahya, dpü hisarcık meslek yüksekokulu,

Bu Kategorideki Diğer Haberler